internet

“Ormanda karşıma iki yol çıktı….”

“..ben az kullanılmış olanı seçtim.” Şu günlerde Facebook’ta birbirleri ile ortak yönü olmayan arkadaşlarımız tarafından kişisel gelişim, motivasyon, başarma azmi vs. gibi konularda sıkça videoları paylaşılan Ahmet Şerif İzgören’i ben ilk kez bu mesajla daha üniversite yıllarında iken, o zamanlar Bilkent Üniversitesi’nde verdiği seminerlerde tanımıştım. O zamanlar şirketinin adı yanlış hatırlamıyorsam “Academy International” idi. Şimdi İzgören&Akın olmuş, videolardan öğrendiğimize göre.

Neler vardı bu videolarda hatırlayalım; kimisinde böyle baba olur mu diyordu, kimisinde düşersiniz kalkarsınız ama mücadele azminiz var mı o zaman korkmayın, kimisinde -ya da aynı videoda- bedava peynir yalnızca fare kapanında olur, kimisinde efsane final sınavını anlatıp bizler çıkar ilişkimiz yoksa en yakınımızdaki insanlara selam bile vermeyen “insancıklarız” diyordu,  kimisinde İstanbul’daki yağmurlu havaya bakıp, Tanrım bugün ne güzel bir gün diyen İngiliz’i anlatıyordu.… Bunlar ilk etapta benim aklıma gelenler, örnekleri artırmak mümkün.  Fakat yalnızca benim aklımda kalanların bile ne kadar çok olduğu ve nasıl aklıma kazındığı da ayrıca önemli bir detay.

Videolar etkileyici, motive edici; aynı zamanda herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği özellikte bunu en başında belirteyim. Bu yüzden ben de izlerken çok keyif aldığımı belirtmeliyim. Ayrıca internette böylesi eğitici materyalin de paylaşılıp yayılması bence gerekli bir şey. Ama burada benim anlamadığım bir şey var. Bedava peynir- fare kapanı ilişkisi kafamı kurcalarken sormadan edemiyorum. Normalde bu eğitimler için belli bir miktar ücreti ödemeyi göze almak gerekir değil mi? Peki o zaman nasıl oluyor da bu videolar birdenbire farklı kişiler tarafından etkili bir sosyal ağ üzerinde ücretsiz olarak yayınlanıyor? Bu bir “ağızdan ağıza pazarlama” uygulaması ya da web pazarlama  profesyonellerin ifade ettiği gibi bir “viral reklam” kampanyası ya da her ikisi miydi acaba? Bu sorunun cevabı ile ilgili fazla yorum yapmayıp asıl gelmek istediğim noktaya dikkat çekmek istiyorum.

Herhangi bir ürün, servis ya da hizmetin reklamını yapabilmek, ilgiyi artırmak, malı/hizmeti satmak, ikna- algılama süreçlerini hızlandırmak için sosyal medyanın etkisi gün geçtikçe artıyor. Bu açıdan baktığımızda bahsettiğim videoların sosyal ağlar üzerinde yayılması, paylaşılması bence tam olarak hedefe yönelik bir eylem. Bunu kendi basit örneğimle de desteklemem mümkün; bu blogu yazmaya başlayalı yaklaşık 10 gün oldu,  blog istatistiklerini her gün inceliyorum ve gördüm ki şu ana kadar en çok ziyaretçiyi blog’un duyurusunu Facebook durum iletisi ile bildirdiğim gün aldım! Üstelik günlük ortalama ziyaretçi sayısını 4’e katlayarak!

Geçtiğimiz cumartesi günü etohum kampında hikayesini şirketin CEO’u Dilawar Syed’ den dinlediğimiz yonja.com (Türkiye’de facebook’tan çok önce varolan sosyal ağ sitesi) da bu gerçeği görmezden gelmediklerini ve Facebook ile rekabet etmek yerine Facebook’tan yararlanmak üzerine bir plan yaptıklarından bahsetti. yonja.com’ un çarpıcı istatistiklerini -kendi paylaşımlarıyla- incelediğinizde doğru bir seçim yaptıklarını söylemek mümkün. Kısaca söyledikleri; biz belki bu büyük dev kadar büyük değiliz ama Türkiye’de 5,7 milyon üye (tüm Türkiye internet kullanıcılarının yaklaşık ¼’ü) ve bu üyelerin sitede geçirdikleri günlük minimum 1 saat 15 dakika zaman ile etkili bir platformuz ve bu büyük dev (dünyada 350 milyon üye, bugünkü değeri itibariyle Turkcell’ den daha değerli bir şirket olduğu konuşuluyor) ile rekabet etmek yerine onu da kendi amacımıza dahil edip hedefimize koşuyoruz.

Özetle söylemek istediğim dünya her geçen gün küçülüyor ve daha da sosyalleşiyor. Bu sebeple geleceğin iş modellerinin müşteri ile iletişiminde sosyal ağların etkisi bana göre de hızla artacak. Her ne ürün, hizmet ya da servisi sağlıyor olursanız olun, bunu hedef kitleye doğru kanallar ile ulaştırmak, diğerlerinden farklı olarak ortaya koyabileceğiniz kaliteli, ucuz ve hızlı ürün/hizmeti ağızdan ağıza pazarlamak, reklamınızı yapmak, mesajınızı iletmek, pazarı büyütmek için sosyal ağların gücünden kesinlikle yararlanılmalı. Tam da bu yazıyı yazdığımda okuduğum entrepreneur.com da güzel bir makale “Focus your Social Media Strategy” var, okumanızı öneririm.

Üstelik bu sosyalleşme hızla fiziki olarak da sosyal bir ortama gitmemizi sağlayacağa benziyor. Şu aralar çeşitli internet sitelerinde benim de gördüğüm, bazı uygulamalarının başladığını bildiğim, etohum kampında da paylaşılan; geo mapping özelliği ile sosyal ağımızdaki arkadaşlarımız ya da müşterilerimiz ile günün herhangi bir saatinde özel bir çaba harcamadan, anlık olarak da buluşmamız mümkün olacak (tabi bunu istiyorsak)! Düşünsenize İstanbul’da bir cafede oturmuş, nette ağınıza bağlanmışsınız, ağınız sizin lokasyonunuzu tam olarak işaretlerken listenizdeki kişilerden de size yakın olanları belirtiyor ve siz bir bakıyorsunuz ki çok uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınız ya da hep yüz yüze görüşmek istediğiniz dünyanın öteki ucunda yaşayan iş ortağınız 100 – 150 metre ilerde çok yakınınızda! Amerikan jargonu ile,  kulağa hoş gelmiyor mu?

One thought on ““Ormanda karşıma iki yol çıktı….”

  1. Koraycim ne yalan soyleyeyim, ben de bu sayfaya facebook profilindeki linkten ulastim:) Blog tuttugunu bilmiyordum.
    Sosyal medyayi is modellerine dahil eden firmalar gercekten artmaya basladi. Bence burada yaratici ve buyuk pazarlama butceleri olmayan kucuk isletme sahipleri icin cok buyuk firsatlar var.

    IKEA’nin facebook uzerinden yaptigi pazarlama calismasi ise gercekten kivrak bir zekanin urunu.

Leave a comment